Kotor'da kiraladığımız eve yerleştik. Ülke genel olarak benim gözlemlediğim kadarıyla sakin bir havaya sahip olması sebebiyle herhangi bir sorun yaşamadık. Kocasının restoranı ve bot tur şirketi olan airbnb ev sahibimiz bize şehirle ilgili önerilerde bulundu Kotor'un da bir Old Town'ı var. Sanırım içinde bir yerlerde sıkışmış olan Türk teyzesinin de etkisiyle 'merkeze gidip çok paraya 3 parça et yiyeceğinize bizim dükkana gelin kocam size daha ucuza verir hem de karnınız doyar' dedi, teşekkür ederek etrafı ilk akşamdan keşfe başladık.
Adriyatik denizinin Karadağ kıyılarında içe girerek oluşturduğu, göl hissiyatı ama deniz tadı veren küçük izole yaşam alanları oluşturan sahilinin etrafında büyülenerek yürümeye başladık. Bir sonraki gün çıkacağımız bisiklet turu için uygun yeri seçtik ve artık cips çikolata yemekten delinmiş olan midemize düzgün bir yemek aramaya koyulduk. Fakat hiperaktif arkadaşım bir yandan kaleye çıkmak istediği için (hepimiz biraz Sivaslı sayılmaz mıyız?) hızlıca 'helal' olduğuna kanaat getirdiğimiz sokak arasında bir pizzacıda 2 orta boy pizza yaptırıp sahilde ayaklarımızı sarkıtarak gömdük. Bilen bilir bu mekanda oturmaktan çok daha kaliteli ve eğlencelidir. Sanırız ki zamanında İtalya etkisinde de kalmış olan Karadağ bu sebeple pizzaları da gayet nefis yapıyor. Ortalığı dolaşıp karnımızı doyurduktan sonra deli dürttüğü için Kaleye doğru tırmanmaya başladık. Kaleye Old Town içinden çıkmak isterken boş bulunup bir garsona 'where can we find the way that goes to the castle' demem üzerine garsonun 'hasan ben şuradan gidebilirsiniz bak orayı geçince kapı var solda' demesi üzerine vizesiz ne kadar az ülkeye gelebildiğimizi tekrar hatırladım.
ve iyi ki arkadaşın zoruyla denizden 280 metre yükseklikteki San Giovanni Dağı'nın tepesindeki Kotor Kalesi'ne çıkmışız.
 |
Ayak sallandırmalı helal pizza partisi |
 |
Ardından bir sonraki gün detaylı gezeceğimiz Kotor Old Town'da ilk çekildiğimiz fotoğraf |
Burada 'vaov manzara ne kadar güzel diyerek fotoğraflar çekmeye başlıyor ve etkileniyorduk bir yandan da oksijen düzeyimiz düşmeye başlamıştı ama bizi yukarıda daha iyi manzaraların beklediğinin farkında değildik.
 |
Kale duvarlarında yukarı doğru çıktıkça ve terledikçe daha güzel görüntüler görmenin şaşkınlığı ve bu zorlu parkuru gün batımı gibi nefis bir zamanda yapmış olmanın şansı ile ufka doğru umutla bakıyoruz, ülke şartlarında geleceğe bakamadığımız için bu yolu seçtik. Şaka bir yana bazen seyahatlerin en güzel kısımları en plansız kısımları olabiliyor. |
 |
Kaleye çıkan parkurun ortasında 'Our Lady of Health' kilisesi, inanın o yol üzerinde bile kilise inşa edilmiş olması gerçekten şaşırtıcı. Muhtemelen o dönemde kaleye çıkan askerlerden başka kimse de kullanamıyordur, şimdi de belli bir yaşın üstünde insanların rahatça çıkabileceğini düşünmüyorum çünkü yol taş ve yüksek merdivenlerden oluşuyor. Bizim gibi yanınıza su almayı unutursanız gözyaşlarınızla kaybettiğiniz su ihtiyacının bir kısmını karşılayabilirsiniz. |
 |
Biz yoruluyoruz, akşam yaklaşıyor, irtifa kazanıyor ve daha güzel görüntülere şahit olmanın verdiği güçle yukarı doğru devam ediyoruz. |
 |
Kalenin iç kısmından, burada fotoğraf çekilmelisin diye bağıran giriş.
|
 |
Ve zirvede güneş batarken dağın ve kalenin tepesinde yorgun, susuz ancak dopamin dolu bir biçimde bu lezzetli manzaraya bakarken eşinize sarılmayı sakın unutmayın. Fotoğrafta tam olarak belli olmasa da bir diğer seçenek de çıkması tehlikeli kale duvarlarına çıkıp kulaklığını takarak alkol ve sigaraya gömülerek dünyadan izole olmak. İlkini öneririm.
|
Sabah olduğunda kahvaltılık olarak markette ancak cips ve kola bulabildiğimiz ve Kotor'da ne yazık ki pastane kültürü diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibi gelişmiş olmadığı için sepete bir de çikolata ekleyerek bisiklet kiralamaya yola çıktık.
 |
Kotor'da bisiklet kiralanabilen birçok yer mevcut, gün boyu kiralama hizmeti veriyorlar ve ortalama bir şehir bisikleti de kiralayabilirsiniz dağ bisikleti benzeri bir bisiklet de kiralayabilirsiniz. Fiyatlar 7,5-15 euro bandında değişiyor. Hem bölgenin tamamını gezebilmek için hem de park sıkıntısı olan şehirde o işle uğraşmamak için çok akılcı bir seçenek. Belli yerlerde bisiklet yolu var, çoğu yerde yok.
|
 |
Kotor merkezden başlayıp Perast'a gidip dönmek bir seçenek olduğu gibi 45 km'lik bu başladığın yere dönme şeklindeki rota ise ikinci seçenek. Çoğu zaman anayola girmek ve yokuş çıkmak gerektiği için daha kaliteli bir bisiklet kiralamanızı tavsiye ederim, şehir bisikleti diye kiralananların vitesi yok ve çok zorluyor. Bu 45 km'lik rotanın içerisinde Perast ve birçok başka mekan var ayrıca Kamenari yazan yerde Feribot ile karşıya geçme imkanı var. |
 |
Ljuta'da yol üstündeki ilk durağımız terk edilmiş köşelerinde iki kanatlı melek bulunan kilise, ismini bulamadım. Bahçesi açık ve yüksekti. Melekler ve Şeytanlar kitabının kapağı olabilirmiş gibi geldi. |
 |
Yol üzerinde manzara olmayan bir yer yok. Her baktığınız yer manzara doğal güzellik ve kıskançlık. |
 |
Perast'a gelmeden hemen önce anayolda bisikletle yokuş tırmanırken, araçlar bisikletlilere çok saygılı zaten Kotor'da da şehir merkezi haricinde bir trafik veya araç kalabalığı yok. |
 |
Perast giriş kısımında bir mola |
 |
Perast merkezi gezdik taş evlerden meydana gelmiş bir yerleşke. |
 |
Perast'ta teknelerle bir sonraki fotoğrafta göreceğiniz Our Lady of Rocks'a geçebiliyorsunuz. Geçerken gördüğümüz bu daha güzel yer ise Sveti Dorde, özel mülk olması sebebiyle sadece belli kişiler ibadet edebiliyormuş. Tekneciler de Türkçeyi maşallah bizim Suriyelilerden daha iyi öğrenmiş durumdalar, bisikletlerimize de bu esnada göz kulak oldular ve hatta tekne turu sonrası Perast'ı dolaşırken de göz kulak olmaya devam ettiler. Tekne ile geçmek kişi başı 5 euro idi. |
 |
Our Lady of Rocks üzerinden bir görüntü. Evet görülmeli ama beklenti de düşürülmeli, üstündeki kilise hristiyan inanışındakiler için önemli ve girişi de ücretli olduğu için dolaşıp dönüyorsunuz. |
 |
Döndükten sonra yanlışlıkla girdiğimiz bir düğün alanı, çok hoşumuza gitmişti, karşısı ise Our Lady of the Rocks'ı görüyordu. |
 |
Kotor'da birkaç yerde görmüş olduğumuz devasa banklardan biri de yolda karşımıza çıkınca yorucu bisiklet turumuzun daha başında üstüne çöktük. |
 |
Henüz 15. kilometredeyken arkadaşımız sinir krizi geçirerek kendini bu şekilde yol kenarına attı. |
 |
Yolun yaklaşık yarısında (ortadaki tepenin arkası Perast) adını bilmediğimiz bir plaj gördük, bisikletlerimizle girip şurada yüzebilir miyiz diyince çok sıcak karşıladılar. Fakat tam kurulmamızın ardından, sağanak yağmur başlayınca biz en iyisi yola devam edelim dedik. Sağanak yağan yağmurun altında bisikletimizle turumuza ıslak ıslak devam ettik ve çok eğlenceliydi.
Feribotta yağmur yağıyor olması ve anın büyüsünde olmamız sebebiyle telefonlarımızı çıkartıp fotoğraf çekinemedik. Bisikletli ve yayalara feribot ücretsiz 'geç kardeşim geç' el hareketleriyle bizi direk içeri buyur ettiler. Arabanız varsa arabanız için de kullanabilirsiniz. Güncel fiyatları internet sitesinde yer alıyor. |
 |
Beni yapısı, konumu ile büyüleyen Our Lady of the Angels'ın alt kısımları dolaşılabiliyor ancak içine girilemiyor (USA mülküdür yazıyor kapıda). Ayrıca yağmur sonrası rüzgarda arkada beliren yelkenlileri de görebilirsiniz. Arabayla da ulaşım sağlayabilirsiniz. Rutin görülen yerler arasında değil ancak bot, tekne turları ile de önünden geçtiklerini düşünüyorum. |
 |
Aniden Tayland'a gelmişiz hissi uyandıran bu mekanın adı ise Bogorodicin Hram. İçine girebiliyor ve ücretsiz gezebiliyorsunuz, bence en görkemli yapılardan biri olmasına karşın turların rutininde yok. |
Buranın da içine girip gezdikten sonra artık sadece 5 kilometreye yakın bir mesafe kalmış, bacaklarımızda ise derman kalmamıştı. Son bir kuvvet eve gidip üstümüzü değiştirdikten sonra, Kotor Old City'de yemek yemeye karar verdik, uzun dolanmaların ve onlarca fotoğrafın ardından mekanların birbirinden çok farkı olmadığını gördük, fiyatlar yüksek ancak çok yüksek değildi. Ortalama bir ana yemek 7-10 euro civarındaydı. (Ben tatile gitmeden 21 olan euro tatilde 25 ve bloğu yazarken de 30 oldu tabi).
Arnavutluk'tan sonraki durağımız olan Karadağ'daki gezimizi bu şekilde sonlandırdıktan sonra Bosna Hersek'e doğru yola çıktık.
Yorumlar
Yorum Gönder