Belgrad Gezi Rehberi 1. Kısım (Kalemegdan ve Knez Mihailova Caddesi)

Merhaba, ben Ender;

Her şey yaklaşık 4 -5 ay önce daha sonraki yazılarımda da bahsedeceğim Nevşehir gezimizden dönerken, birden yurtdışına çıkmaya karar vermemizle başladı. Daha önce bu durumu deneyimlemiş arkadaşlarımızdan da bilgi alarak, araba kiralayarak Balkanlar'ı vizesiz gezmeye karar verdik. 

Euro, Türk lirasının beşiğini tıngır mıngır sallarken yola çıktığımız bu serüvende deneyimlerimizi sizinle paylaşmak istedim. keşke gelmeden bilseydim dediğim şeyleri size aktarmaya çalışacağım. 




1. Belgrad Tarihi


       Öncelikle benim gibi gezdiği atmosferin tarihini merak eden, gezerken kendini kalenin surlarında bir asker olarak hayal eden ruh hastaları için küçük bir tarihi bilgilendirmeyle başlayalım. ( küçük olmadı )

Orta çağ döneminde isimleri güney slavları anlamına gelen Yugoslavlar, 7. yüzyılda bugünkü Sırbistan çevresine gelerek yerleşmeye başlamışlardır ve hristiyanlığı da bu dönemde kabul etmişlerdir. Kendi aralarında yaşanan birkaç el değiştirmenin ardından Osmanlılar ilk defa 1371 yılında Sırpsındığı savaşında Sırp ordusuyla karşı karşıya gelmesine karşın 1389 yılında 1. Murad komutasında girdikleri 1. Kosova savaşında her iki taraf da hükümdarları dahil olmak üzere birçok kayıp vermiştir. 

1. Murad'ın oğlu 1. Bayezid Sırplarla akrabalık ve dostluk ilişkileri kurmuş ve kuvvetlendirmeye önem vermiştir. 2. Mehmet de Belgrad'ı kuşatmış ancak alamamıştır. 1521 tarihinde Belgrad'ın alınmasıyla, 1. Süleyman tarafından Sırbistan'ın tamamı Osmanlı topraklarına geçmiştir. 

Yugoslavya artık siyasi olarak mevcut olmamakla beraber bir coğrafyadan bahsederken kullanmam gerekirse; Yugoslavya'da Osmanlı izleri belli yerlerde yoğun olmasına karşın bunu en az hissedebileceğiniz yerlerden biri Belgrad. Bunun sebebiyse tarih boyunca ayaklanmalar esnasında Osmanlı yapılarının zarar görmesi ve yönetimde gelen rus hayranlığı. 

17. yüzyılın sonuna kadar şehir Osmanlı himayesinde büyümüş gelişmiştir ve aldığı müslüman osmanlı halkı göçleriyle yeni bir karakter kazanmıştır fakat takiben Avusturya baskısı sebebiyle 18. yüzyılda birkaç kez Osmanlı - Avusturya arasında el değiştirmiştir ve bu süreçte şehir ekonomik ve mimari açıdan oldukça zarar görmüştür. 

18. yüzyılın yeterince zor geçtiği coğrafyada Ruslar ve Avusturyalıların kışkırtması ile Sırplar Osmanlılara karşı özellikle Kara Yorgi önderliğinde bir araya gelerek ayaklanmaya başladılar. Kara Yorgi önderliğinde isyancılar 1812'de osmanlı rus savaşları sonrasında şehri ele geçirmiş olsalar da 1813'te şehir Osmanlı tarafından tekrar ele geçirilmiştir. 

Sırp isyanları neticesinde yıpranmış olan Osmanlı İmparatorluğu, sonrasında Sırplara bazı imtiyazlar tanımaya başlamak durumunda kalmıştır. Osmanlı, denetimi altında kurulan Sırp Prensliğinde 1867'ye kadar Belgrad'da asker bulundursa da 1878'de Berlin Antlaşması ile Sırbistan bağımsızlığını alarak 1882'de Sırbistan krallığını ilan etmiştir ki dikkatinizi çekerim günümüze çok yaklaştık. 

Dediğim gibi artık ancak bir coğrafya ismi olarak anabileceğimiz Yugoslavya tarighi ise çok uzun ve öğütlerle çıkarılacak derslerle dolu, bir başka yazımda ele almak istemekle beraber Sırbistan ile ilgili durumu özetleyerek gezi rehberi kısmına gerçekten geçiş yapacağım. 

Kendi içerisindeki milletlerin çatışması esnasında milyonlarca insanın can verdiği savaşlara sahne olan Yugoslavya, Tito önderliğinde 1946 yılında Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti olmuş ve 1963 yılında ise Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyeti adını almıştır. İç çatışma ve ayrışmaların devam ettiği, içerisinde Hırvatların, Arnavutların, Makedonların, Boşnakların, Sırpların, Slovenlerin yaşamakta olduğu devletten 1992 yılında Slovenya, Hırvatistan, Kuzey Makedonya (ayrıldığı dönemde adı Makedonya'dır ancak Yunanistan'da aynı isimde bulunan bölge sonrası Yunan Hükümetinin siz kendi ülkenize bu ismi veremezsiniz demesi üzerine Kuzey ibaresi ülke ismine eklenmiştir) ve Bosna - Hersek ayrılarak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. 

Bugünkü Karadağ, Sırbistan ve Kosova'yı içine alan bölge Yugoslavya olarak devam etmekteyken çok önce değil 2001 yılında Yugoslavya ismi kaldırılmış ve 2003'te ise son olarak Sırbistan - Karadağ olarak isim değiştirilmiştir. 2006 yılında Karadağ ve Sırbistan anlaşmalı olarak yollarını ayırmıştır ve Karadağ meclisi bağımsızlık ilan etmiştir. Hatta bu olay neticesinde denize sınırı kalmamış olan Sırbistan , donanmasını satılığa çıkarmıştır. 

2008 yılında ise Arnavutların çoğunlukta olduğu Kosova bölgesi bağımsızlığını ilan etmiştir ancak Birleşmiş Milletler'in aksine Sırbistan Kosova'yı bir devlet olarak tanımamaktadır.


Bu şekilde Kosovo is Serbia ( Kosova Sırbistandır) şeklindeki yazılar ülkeye girdikten sonra üst geçitlerden başlamak üzere birçok yerde karşınıza çıkıyor. Putin amcamızın resimlerini ise duvarlar, posterler, magnetlerde görmek mümkün. Sırbistan ise bölgeyi kendisine bağlı Kosova ve Metohiya Özerk bölgesi olarak tanımaktadır. Bir diğer özerk bölge ise Voyvodina bölgesidir. Sırbistan bu iki bölge de dahil olmak üzere toplam 5 istatistiksel bölgeyere ayrılarak yönetilmektedir, kalan 3 bölge ise; Belgrad, Şumadiya ve Batı Sırbistan ile Güney ve Doğu Sırbistandır.



Bu şekilde Kosovo is Serbia ( Kosova Sırbistandır) şeklindeki yazılar ülkeye girdikten sonra üst geçitlerden başlamak üzere birçok yerde karşınıza çıkıyor. Putin amcamızın resimlerini ise duvarlar, posterler, magnetlerde görmek mümkün. Sırbistan ise bölgeyi kendisine bağlı Kosova ve Metohiya Özerk bölgesi olarak tanımaktadır. Bir diğer özerk bölge ise Voyvodina bölgesidir. Sırbistan bu iki bölge de dahil olmak üzere toplam 5 istatistiksel bölgeyere ayrılarak yönetilmektedir, kalan 3 bölge ise; Belgrad, Şumadiya ve Batı Sırbistan ile Güney ve Doğu Sırbistandır. 




2. Genel Bilgiler



Sırbistan aktif olarak 8 milyona yaklaşan nüfusuyla en kalabalık Batı Balkan ülkesi konumundadır ki balkan turu yapmaktaysanız ve son durağınız Sırbistan ise bunu iliklerinize kadar hissedeceğinize söz verebilirim. 
Ülkede sağlık sistemi olarak sosyal devlet politikasıyla vatandaşların %98’i sigortalı olsa da özel sektör de tercih edilmektedir. 

Ülkenin resmi dili Sırpçadır ancak tabelalarda Latin ve modifiye latin harfleriyle de yazıları görebileceksiniz o yüzden endişelenmeyin. Ayrıca ülkede azınlık dili olarak Hırvatça, Boşnakça, Rumence, Rusça, Slovakça da tanınmaktadır. Özellikle Rusça bilenler sayıları anlamakta zorlanmayacaktır zira dil diğer balkan dillerine göre Rusçaya göre fonetik ve kelime olarak daha yakın. Yerel halkta İngilizce bilme oranını yarı yarıya olarak değerlendirdim çünkü İngilizce konuşabildiğini düşünen kesimin de pek anlaşılabilir bir İngilizce konuştuğunu düşünmüyorum fakat ülkede Türkçe de turist dili olarak benimsendiği için siz İngilizce çırpınırken birinin sizden Türkçe sipariş alma ihtimali olduğunu da bilin. 

Ülkede para birimi olarak Sırp dinarı kullanılmaktadır RSD olarak gösterilmektedir ve milliyetçi yapılarından olsa gerek nakit alışverişte Euro kabul etmiyorum diyen bir çok yer mevcut. 1 Sırp dinarı Haziran 2023’te 0.0085 Euro. 

Sınırdan geçerken zorlanabilirsiniz şeklindeki uyarılarak rağmen halen vizesiz olarak girilmekte olan Sırbistan’a biz karayolu ile kiralık araba aracılığıyla giriş yaptık. Ben sınır polisine sevimlilik yapmak için öğrendiğim Sırpça kalıpları hatırlamaya çalışırken sınır polisinin ‘kaç kişi, 3 mü tamam buyurun pasaport geçebilirsiniz ‘ demesi üzerine bir miktar evet şaşırmıştım. 

Yine de gezileriniz esnasında lokal halkı gülümsetmek için onların dilleriyle teşekkür etmeyi, merhaba demeyi, güle güle demeyi öğrenmeyi seviyorsanız aşağıdaki kalıplar sizin için;

Dobar dan – dobar iyi anlamına gelmekte dan ise gün (Rusçada dobrıy den olarak geçer )

Mekâna giriyorsunuz veya markette ödeme yapacaksınız veya bir soru sormadan önce merhaba demek istediniz;
Zdravo : merhaba!

Hvala – h yi biraz yutarak ıvala şeklinde söylüyorlar ve teşekkürler anlamına geliyor uzun olarak ise Hvala Vam 

Molim – lütfen anlamına gelmekte tabelalarda tualet üstlerinde sıkça görebileceğiniz bir başlangıç kelimesi.

Yürüyen merdivenden solda biri mi dikiliyor kendisine Türkiye’de ayı mısın kardeşim sağda beklesene demeyi tercih edeceğinizi biliyorum ancak Belgrad’ı gezerken Izvini veya izvinite (rusça ile neredeyse aynı ) yani afedersiniz demeniz doğru olacaktır. 
 
Da – evet anlamına gelmekte iken Ne (nei veya ney gibi okunuyor) hayır anlamına gelmekte. 
Çav ise güle güle anlamına gelmekte, ben şahsen bir daha görmeyeceğim herkese alışkanlık olarak see you diye hitap etmek alışkanlığımı üzerimden atamadığım için bu benim için teoride kalan bir bilgi oldu. Fakat sık sık hvala vam diye bağırarak Sırp arkadaşlarımızı gülümsettim. 

3 - Belgrad Konaklama 


Biz airbnb tercih ettik, diğer balkan ülkelerine nazaran en çok para verdiğimiz yer Belgrad oldu bunu daha büyük bir şehir olmasına bağladık. Birçok otel ve ucuz konaklama seçeneği mevcut, şehirde sürekli Türkçe konuşarak dolaşan insanları görünce yakınlarda bir öğretmenevi var sanırım hissi içinize doğabilir ama yok. O Türkiye’den uzaklaşmaya çalışırken sizi kovalamasının hissi. 


Biz New Belgrad yazan bölgede blokların olduğu kısımda bir apartmanda konakladık, yürüyerek merkeze yani kale bölgesine 1 saat arabayla 10 dk. mesafede idi. Biz genel olarak yürüyerek ve şehri keşfederek gezmeyi tercih ediyoruz o yüzden bizim için sorun teşkil etmedi, diğer balkan ülkeleriyle kıyaslarsak da otopark sorunu Belgrad için çok üst düzeyde değil. 
Merkez kısım ise Belgrad yazısının altında ve üstünde kalan bölge diyebiliriz. İki yer arasında kalan bölgenin ise adı savaş adası, tarih boyunca savaşlar dahil olmak üzere birçok alanda rol oynamış ve birçok da isim değiştirmiş. Etrafını tekne ile gezmek mümkün, biz gezmedik, kaleden görmeyi tercih ettik. Tamamen duygusal bir tercihti. 


4 - Geziden notlar ve öneriler, biz ne yaptık?



Gezimizin Belgrad kısmına toplamda 1,5 gün ayırdık. Gelir gelmez öncelikle Belgrad Kalesini yani Kalemegdan’ı ziyaret etmeye niyetlendik.

Köprüden geçip Kalemegdan’a doğru yürürken sağda Aziz Michael Katedralini gördük ve ziyaret ettik. 




Katedralin içinden bir görüntü, evet zengin bir katedral. 

Katedralin hemen karşısında ise aşağıda fotoğrafını gördüğünüz Sırp - Ortodoks Kilisesi Patrikhanesi bulunmakta:



Yolumuza devam ediyor ve katedral çıkıp sağa dönüp biraz ilerleyince sağ tarafa konuşlanmış olan Kalemegdan’a ulaşmış bulunmaktayız. Karşısında ise Belgrad’ın en ünlü ve en büyük caddesi Knez Mihailova caddesi bulunmakta. Önce hangisini gezeceğiniz sizin kararınız ancak biz önce yorulup sonra bir şeyler atıştırmayı tercih ettik ve gün batmadan Kalemegdan’da ve içindeki yapılarda güzel fotoğraflar çekmeyi hedefledik bu sebeple ağaçların arasında tarihle yeşilin birleştiği mükemmel yer olan Kalemegdan’ı keşfe koyulduk. 

Sava nehri ile paralel manzarasına ulaştırmak için parkın bize ilk gösterdiği incisi ise Male Stepenice yani küçük merdiven oldu. Neo-barok mimari anlayışıyla 1903 senesinde Nacic tarafından yani Sırbistan’ın ilk kadın mimarı tarafından tasarlanmış. Aslan başlı musluğu dikkati çekmekte ancak merdivenin 99 Sırbistan NATO bombalaması dahil birçok durumda ve saldırıda zarar görmesinin ardından 2017’de büyük bir yenilenmeye girmesiyle de merdiven Kalemegdan kompleksindeki diğer birçok yapı ile aynı kaderi paylaşıyor ne yazık ki. 

Male Stepenice


Eğer zamanınız az ise parka girdikten hemen sonra yakınlarda bir yerlerde AVM’de çocukların bindiği trenlere benzer araçlarla 1 Euro gibi bir fiyata size Kalemegdan’ı gezdirebilecek turistik araçlar bulabilirsiniz. Şehrin birçok yerinde olduğu gibi burada da patlamış mısır sokak arabalarında satılmakta. Parkın muhtelif yerlerinde Sırp sanatçıların yapmış olduğu heykeller boy göstermekte. Günün henüz başındaysanız caddeden bir içecek alıp Kalemegdan’ı gezmeye başlamak da kötü bir fikir değil. Ancak isminizi doğru yazmalarını çok da beklemeyin.


Mihailova Caddesinin başındaki Starbucks'tan almış olduğum premses içeceğimle💕


Kalemegdan parkının içerisinde bulunan yapılarda Osmanlı’dan kalmış yapılar mevcut. Bunlardan biri olan Damat Ali Paşa türbesini görebilirsiniz ancak o da Sırp isyanlarında harabe haline gelip restore edilenlerden. 

Damat Ali Paşa Türbesi


Parktan bir manzara ve Türkiye'den emekli olmadığı için parkta oturmuş kendini geliştirmekte olan amcamız. Fotoğrafın sağında ise Belgrad'ın simge heykellerinden biri haline gelmiş bir elinde savaşı simgeleyen kılıcı bir elinde barışı simgeleyen kuşu ile Pobednik. Ki bu heykelin dikilme kararı birinci Balkan Savaşının ardından Osmanlı'yı yenmeleri üzerine alınmıştır. 

Kalenin kalıntıları üzerinde iki nehrin birleşim noktasını gören yerinde durup da fotoğraf çekmemek ise pek mümkün değil. İki nehrin birbiriyle buluşmasının savaş adasıyla beraber size sunduğu manzara ve tarihin derin sayfalarından gelen su sesinin aynısını dinlemenin tadını çıkarın.

Parkın içerisinde yürüdükçe sık sık fotoğrafını gördüğünüz top tüfeklerinin savaş aletlerinin sergilendiği bir kısım mevcut İstanbul kapısına gelmeden önce, fakat ben bu gibi yapılarla gülerek fotoğraf çektirmekten çok keyif almadığım için fotoğraf çektirmedim. Onun yerine arkada buluşan sava ve tuna, önde buluşan sen ile ben temalı keko fotoğraflar çektirmeyi tercih ediyorum.






İtinayla okul gezilerine denk geldiğimiz için (sanırım balkan ilkokul öğrencileriyle gezi bütçemiz aynı olması sebebiyle) İstanbul kapısı ile tek fotoğrafım bu olabilmiş. Neyse ki battı balık yan gider diyerek gözlem noktasının olduğu astrolojiyle ilgili fotoğraflarla bezeli duvarlardan geçerek çıktığınız kalenin fotoğraf çekilen yüksek bir noktasına 200 rsd karşılığında giriyoruz. 












Yugoslavya’dan kalmış olduğu çok belli olan bu amcamız ise birinci kattan yukarı çıkış fiyatını bağırarak bizi çağırdı, tarzanca anlaşıp paramızı ödedikten sonra gözetleme kulesine çıktık. 












Sava ile Tuna, Sen ile Ben



Ve aşağıdaki gibi bir manzara görme fırsatımız oldu. Bütçeyi dar tutmak istiyorum şart mı derseniz, bence kesinlikle değil, bir daha da gitsem çıkmam. Ama özellikle fotoğraf işiyle ilgileniyor ve burada güzel pozlar yakalamak istiyorsanız eminim gün batımında harika story’ler atabilirsiniz. 


Ayrıca kompleksin içerisinde şu şekilde yarısına imar izni çıkmadığı düşünülen bir de kilise mevcut ki içerisinde evlilik provası yapılmaktaydı biz girdiğimizde.

Ruzica Kilisesi






Evet sıra geldi Belgrad'ın en büyük ve en ünlü caddesine yani 2. durağımız olan Knez Mihailova Caddesi'ne. Meraklıları için Knez Slav tarihindeki prensler, Mihailova da bildiğimiz Mikail. Kendisi Balkanların birleşerek Osmanlı'ya karşı çıkması fikrini destekleyen ve Slav toplumunda bugünkü Sırbistan'ın öncülerinden kabul edilen sevilen bir prens. Osmanlı aşığı tayfayı ellerinde dondurmayla bu caddede fotoğraf çekilirken görünce söylemeden geçemedim. Tarihini bilmeyen her nesil önemsizce yok olmaya mahkumdur. Kamu spotu için kusura bakmayın arkadaşlar siz gezmenize bakın. NEYSEE...


Caddeye girdiğimizde solda alt katta rahatça tuvalet ihtiyacımızı giderebileceğimiz camekanlı starbucks'lı avm ile sıla hasretimizi gidermenin ardından, yunanların sahiplenip amerikalıların da dondurmasının ardından frozen yoghurt adı altında bize iteledikleri dükkanın önünde iki genç kulaklarımızın pasını cıpstak cıpstak silmeye başlıyor.

Cadde boyunca müzisyenleri görmek ve dinlemek mümkün, frozen yoghurt'a da halanız yoğurt mayalamış da bi kase alacakmışsınız gibi dalmanızı önermem zira çok pahalıydı.

Knez Mihailova Caddesi'ne girdikten sonra cadde boyu yürüyerek 'ne hayatlar var be' monoloğuna başlamadan önce Kalemegdan yönünde caddeye girdikten sonra ilk sola girip 5 dk kadar yokuş aşağı yürürseniz sağınızda, 1867'de Belgrad'ın Osmanlıların elinden çıkmasından sonra Sırp Hükûmeti tarafından resmi olarak Müslüman cemaate tahsis edilen Bayraklı Camii'ni görebilirsiniz. Yine benim entelektüel yetersizliğim var ve olayları sorgulamadan sembollerden gurur duymaya bayılıyorum diyorsanız burada camii görünce gözlerinizin yaşla dolmasına engel olamayabilirsiniz. 

Yerde Şkola yazıyor yani eli kitap tutmayanın suyu bal olsa içilmez.

 
Kosova olaylarından sonra 2004'te Sırplar tarafından yakılmış olan camii olaylardan sonra tekrar tamir edilmiştir. Caminin iç mekanından bir görüntü. 

Hiç vakit kaybetmeden hayatta da olduğu gibi her inişin bir çıkışı vardır diyor ve yokuşu çıkmaya başlıyor, caddemize geri dönüyoruz. Gerek dönüş yolunda gerek cadde üstünde ve ara sokaklarda ilginçtir ama Kars'ta da görebileceğiniz Rus mimarisinin izini taşıyan binalar ise gerçekten görsel bir şölen. Öylesine gösterdiğiniz bir apartmanın bile kolonlarına yerleştirilmiş üç beş melek tasviri var. Biz bu noktada kurt gibi acıkmıştık. Ben gezinin bir dakikası bile kaybolmasın mottosuyla önceden kararlaştırdığım Meksika restoranına doğru bizimkileri sürüklüyorum. Çünkü daha önce Meksika restoranına gitmemiştim. Restoran nacho, burrito, 2 adet tacos tabağı ve litrelik mango limonata söylüyoruz ve yaklaşık 800 türk lirası eş değerinde ödeme yapıyoruz. 

Mekan: La Taquiera Mexican Quisine


Neden yerel yemekleri denemedin diyebilirsiniz. Fakat Balkanlarda genel olarak yerel yemek dedikleri şeyler zaten bizim de yerel yemeklerimiz. Mesela önerilerde baklava çıkıyor ancak Antep'e 2 kere gitmiş bir insan olarak baklavayı gidip Sırbistan'da yemeye gerek duymadım, farklı bir şeyler deneme fırsatım varken denemek istedim. Ancak boşnak böreğini bu noktada ayırmak lazım zira gerçekten dolduruluş biçimi farklı ve her balkan ülkesinde denedim (onlar Birek veya Bürek diyorlar). Mümkünse Saraybosna geziniz esnasında yemenizi öneririm ancak sadece Belgradı gezme planınız var ise Haha olarak yazılan Nana olarak okunan börekçiye gidebilirsiniz (Knez Mihailova'dan Taş meydan'a giderken sağda küçük bir mekan). Fiyatları uygun ve yoğurt soslu kıymalı böreğini denerseniz pişman olmazsınız. 

Ayrıca aynı yolda sağlı sollu birçok asya mutfağı servis eden restoran mevcut, ishal olma riskini göze alanlar için uygun fiyatlar ve bol seçenek mevcut.  Ayrıca Belgrad için konuşursak nüfusun çoğunluğu hristiyan olduğundan domuz eti konusunda özellikle dikkat etmeniz gerekiyor, çok önerilen burger dükkanlarından birinde bacon içermeyen hamburger olmadığı için hiç gitmedik bile. Domuz etini sırpça veya ingilizce anlatamadığınız durumda HALAL HALAL MEAT HELAL diye bağırabilirsiniz. Karşı taraf tepki vermiyorsa muhtemelen domuz eti vardır ve helal konseptinden haberi dahi yoktur. 

Ben kendi adıma gezeceğim yerde google haritalar üzerinde restoran araması yaptıktan sonra twitter gezer gibi yorumlarını fotoğraflarını ve menülerini geziyor ona göre bir gün önceden nereye gitmek istediğime çoğunlukla karar vermiş oluyorum. Bir hayırsever de son 1-2 ay içerisinde menü fotoğrafını atmış oluyor. Eğer yoksa da, neden o hayırsever siz olmayasınız? 

Belgrad Gezi rehberimin ilk kısmından bu kadar, 2. kısmında ise Belgrad'da gezdiğim müzeleri ve insanlara yönelik deneyimimi paylaşacağım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karadağ Gezimizden Notlar - Kotor (2. Kısım)

Bosna - Hersek Gezimizden Notlar 2. Kısım ( Saraybosna, Umut Tüneli ve Olimpik Şehir Kalıntıları)

Karadağ Gezimizden Notlar Sveti Stefan ve Budva 1. Kısım